B-3) Sonuç ve Çözüm Önerileri
----------------------------------------------------------



3. Sonuç ve Çözüm ÖnerileriBilim sahteciliği, Türkiye'de üniversite sisteminin "yazılı olmayan resmi politikası"dır; haksız kadrolaşmada (dolayısıyla işe hakkedenlerin alınmasını engellemede), ve işi hakkedenlerin yapmasını engellemede, haksız ekonomik çıkar sağlamada yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Bilim/teknoloji/akademik bilgi üretimi ve öğretimin (yani, mezunların) kalitesini, Türkiye üniversite sisteminde etik anlayışını "0"lamakta, ülkenin geleceğini riske sokmaktadır. Tuhaf bir biçimde üniversite sistemi, ve yargı sistemi, kısa adıyla "Kamu Görevlileri Etik Kanunu" kapsamı dışındadır. Türkiye'de üniversite sistemi öncelikle bir siyasi aktördür. Türkiye'de yargı sistemi de öncelikle bir siyasi aktördür. 1914'ten beri, Türkiye'de devlet memurları (günümüzde 3.500.000+ kişi) "memur dokunulmazlığı" olarak bilinen çeşitli yasa ve yasa maddeleriyle dokunulmaz kılınmıştır. Buna ek olarak, üniversite sisteminde idareciler aşırı yetkilere sahiptir, bununla da yetinmeyip yetkilerini aşırı derecede aşmaktadırlar; yetki aşımları ise yargı tarafından, her yolla, çoğu zaman rahatça her türlü hile ve manipülasyon da yapılarak desteklenmektedir. Kendisi de hukuk-dışı zemine çıkan yargı, üniversite yöneticilerine hukuk-dışı zeminde sınırsız hareket imkanı sağlamaktadır. Önceki bölümlerde bunun örnekleri verilmiştir, aşağıda çarpıcı bir örnek daha verilecektir.
ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi mutemeti, Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'nün adına sahte imza attı, dekana (Salih Zeki Tutkun) onaylattı (onay yazısında Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'nün, 5 ay önce işten atılmış olduğu halde, ÇOMÜ personeli olduğu yazılıydı) [77] ve bankadan nema parasını çaldı. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ, bilgi edinme hakkı kanunu kapsamında sahte imzası atılı belgenin [77] bir kopyasını istedi, Ziraat Bankası yöneticileri vermedi (daha sonra Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü de vermedi), Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'yü bankadan attı, ÇOMÜ'ye haber verdi, ÇOMÜ Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'yü taciz etmeye başladı. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ, savcılığa şikayetçi oldu; Ramazan Aydın (profesör, rektör), Nasuhi Ünal (profesör, dekan, İlahiyat Fakültesi), ve Suzan Erbaş (profesör, rektör yardımcısı), örtbas etti [78], örtbas kararını, yasa gereği olmasına rağmen, Danıştay'a göndermemekte direndi. Göndermek zorunda kalınca, ÇOMÜ, yeni kararında dekan hakkında "men-i muhakeme", mutemet hakkında "luzum-u muhakeme" kararı verdi [79]. Danıştay (1. Daire) "şüphelilerin üzerine atılı suçu işlediklerini doğrulayacak ve haklarında kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli kanıt bulunmadığı anlaşıldığından" diyerek (E.2006-206 K.2006-396, 11.04.2006) örtbas etti; kararda "sahte imza" atılmasından [77] hiç bahsedilmedi, belgeyi [77] Tansu KÜÇÜKÖNCÜ kendi imzalamış gibi gösterildi, oysa ÇOMÜ'nün lüzum-u muhakeme kararında [79] "mutemetin Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'nün adına sahte imza attğını itiraf ettiği" açıkça yazılıydı, çalınan paranın Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'ye ödendiği iddia edildi. Çanakkale Sulh Hukuk Mahkemesi (E.2005-654), Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'nün"belgedeki imza sahibinin [77] Adli Tıp'a tespit ettirilmesi" taleplerini dava boyunca kabul etmedi, "davalılara belgede [77] sahte imza atıp atmadıklarının sorulması" taleplerini ise 1.5 yıl sonra dikkate aldı, mutemet, "Tansu KÜÇÜKÖNCÜ adına sahte imza attığını" itiraf etti. Buna rağmen dava, 2 yıl sonra, Tansu KÜÇÜKÖNCÜ aleyhine sonuçlandı. Yargıtay, 1 hafta içinde yıldırım hızıyla Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'nün itirazını reddetti. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ, çalınan parasını geri alabilmek ve sorumluları yargılatabilmek için 3.5. yıl uğraştı, yargılatamadı, ve çalınan parasının geri alamadı. Bilim sahteciliğini önlemeye yönelik bazı yasal düzenlemeler olmakla birlikte, eksikler çoktur, olduğu kadarı da uygulanmamaktadır. Yasal düzenlemeler eksiksiz hale getirilse bile, öncelikle
"yargının siyasi aktör olması, üniversite sistemiyle ilgili davalarda taraflı olması, hukuk-dışı zemine çıkması" engellenemedikçe Türkiye'de "üniversite sisteminin hukuk-içi zemine çekilebilmesi", ve "[bilim sahteciliğiyle mücadele]de kayda değer sonuçlar alabilmek"
mümkün değildir.
[Üniversiteler, "memur dokunulmazlığı" kapsamında oldukça],
[üniversite çalışanları (özellikle yöneticiler, doçentler, ve profesörler) bilim/ teknoloji/akademik bilgi üretmesi, öğretmesi beklenmeksizin "ömür boyu iş garantili" memur oldukça],
[1 kişi üniversite sisteminde aynı anda 10+ ayrı yöneticiliği (rektör, dekan, bölüm başkanı, meslek yüksek okulu müdürü, vd) üzerine alabildikçe],
[bilim/ teknoloji/akademik bilgi üretmeksizin,
öğretmeksizin,
çalışıyor gözüktüğü birime (üniversite, bölüm, vd) 20+ yıl, yolunu bile unutup,
uğramaksızın maaş alınabildikçe,
oradan emekli olunabildikçe (hatta kimi zaman "yaş haddi" nedeniyle zorunlu olarak)]
"üniversite sisteminin hukuk-içi zemine çekilebilmesi", ve "[bilim sahteciliğiyle mücadele]de kayda değer sonuçlar alabilmek"
çok zordur. Bilim sahteciğinde internetle birlikte yaygınlaşan (Türkiye'de de) yeni bir sektör, sipariş tez (doktora, yüksek lisans), proje (lisans, vd), bildiri, makale, vb hazırlanmasıdır. Bartlett, bu alanda faaliyet gösteren http://www.essaywriters.net adresli sitenin izini 6 ay sürerek ulaşabildiği bilgileri anlattı [80]; sitenin müşterilerinin çoğu ABD adresliydi, site sahibi Ukrayna'daydı, Filipinler'de (Manila) bir ofisi vardı, sipariş tez vb. yazanlar genelde Asya (Hindistan, Filipinler gibi) ve Afrika (Nijerya gibi) ülkelerindendi. Site sahibi, sipariş tez vb yazanları ve müşterilerini uyarıyordu;"yazdığınız, satın aldığınız tez vb.ni kesinlikle otomatik intihal (çalıntı, aşırma) yakalayan programlara (Turnitin, vd) sokmayın". Bilim sahteciliği vakalarında "zaman kısıtlaması", buna bağlı olarak "zaman aşımı" olmamalı. Yaptırım ağır olmalı; dünyada uzun zamandır genel yaklaşım "üniversite sistemi ile her türlü ilişkinin sona erdirilmesi"dir (bkz. ["University of Colorado vs Ward Churchill" vakası] (ABD) [81][82]). "Doktorunu seçmek ve reddetmek", "hasta hakkı" olduğu gibi, "hocasını seçmek ve reddetmek" "öğrenci hakkı" olmalı, ve "belgeye dayalı bilim sahteciliği iddiası" başlıca "hocayı red" gerekçelerinden biri olmalı.
Türkiye'de resmi işlemlerde (işe alma, yükselme, vd) kullanılan tüm yayınlar (telif hakkı sorunu olmadıkça) belirli merkezlerde ("Türkiye yayın arşivi" gibi bir merkez oluşturulabilir) internet erişimine, ve itirazlara açık olmalı.
Resmi işlemlerde kullanılan tüm yayınlardan (tezler (yüksek lisans, doktora, vd), makale, bildiri) "temiz kağıdı" (intihal (çalıntı, aşırma) yakalayan programlara (Turnitin, vd) sokularak elde edilecek) istenmeli (Ulusal Tez Arşivi vb.deki tezler vd yayınlar da, karşılaştırmaları zenginleştirmek için, intihal (çalıntı, aşırma) yakalayan programların veri-bankalarına eklenmeli). Yayınlarla ilgili tüm resmi işlemler, şeffaf ve itirazlara açık olmalı.
Resmi işlemlerde kullanılacak yayınların yayınlandığı/sunulduğu ya da öyle gözüktüğü "dergi, vb", "konferans, vb", ve bunların sorumlusu "organizasyonlar" için bir "akreditasyon sistemi" oluşturulmalı,
akreditasyonu olmayan adresli yayınlara (intihal (çalıntı, aşırma) açısından "temiz" olsa bile) temiz kağıdı verilmemeli;
bu sistemde dergi, konferans, vb hakkında detaylı kayıtlar tutulmalı (sahibi, sorumluları, adresi, vd), ve
bunlar itiraza açık olmalı;
böylece gerektiğinde, ortadan kaybolsalar bile (bkz. [Hileli "bilimsel görünümlü" organizasyonlar, konferanslar, dergiler, vb] başlığı altında anlatılan vakalar), izleri sürülebilmeli. Türkiye'nin 2003'ten beri doğrudan Cemal Ardıl'ın cebine aktardığı (200.000+ euro) ve Cemal Ardıl'ın "akademik saadet zinciri" faaliyetlerine katılanlara ödediği (~2.000.000 TL) paralar tutarında bir bütçe, önerilen sistemlerin rahatlıkla gerçekleştirilebilmesi için fazlasıyla yeterlidir. Türkiye üniversite sisteminde "yayınlara dayalı sistem"in iflas ettiği açıktır.