2.2. “Doktora Öğrenimi Görme Suçu” kavramı


Daha genel adıyla "lisansüstü öğrenim görme suçu" kavramı. 1997'de başlatılan Türkiye üniversitelerindeki o tarihe kadarki en büyük "kadrolaşma ve tasfiye operasyonu"nda kullanılmak üzere icat edilmiş bir kavramdır. Operasyonu yürütenler arasında bazı yargı (özellikle yüksek yargı) üyeleri de yer almaktaydı. Kavram, tasfiye edilmek istenenlerin "yasa, anayasa ve uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınmış" olan "öğrenim hakkını" gaspetmek(öğrenime başlamasına engel olmak, öğrenimi bırakmaya zorlamak, keyfi olarak öğrenimden atmak (bitirip diploma almak üzere olanları bile))ve kadrolaşması istenenleri(bunlar arasında ders görmeksizin yüksek lisans diploması sahibi yapılanlar, yüksek lisans tezleri "bilim sahteciliği" vakası olanlar da vardı)sınavsız lisansüstü öğrenime başlatmak ve araştırma görevlisi olarak görevlendirmek amacıyla kullanıldı. Ahmet T. Keşli de"Bu konuda çok sayıda Öğretim Elemanı, mağdur edilmiştir. Yargı kararları bir derece konuya açılım getirmesine rağmen, Yükseköğretim sistemi içindeki idarecilerin sahip olduğu ve sahip olmadan kullandığı aşırı geniş yetkiler sebebiyle, pek çok durumda konu yargıya intikal ettirilememiştir. Yargıya intikal ettirenlerin çoğu da [Hak Arama Özgürlüğü]nü kullanıp dava açtığı için Üniversiteden atılmıştır"demektedir [67]. Ahmet T. Keşli, çalışmasında [67], bazı idare mahkemesi kararlarını kaynak göstermişti. Bu konuda mağdur lehine olan idare mahkeme kararlarının özel durumlar hariç tamamı Danıştay'da (8. Daire) bozuldu; Danıştay'a göre "Kemal Gürüz'ün, YÖK'ün vb.nin keyfi yasaların üzerindeydi, bunların keyfinin öyle istediği kişiler için [doktora öğrenimi görmek, lisansüstü öğrenim görmek, bilim/teknoloji/akademik bilgi öğrenmek/üretmek] bir suç"tu. 1'i (Eskişehir) hariç, idare mahkemeleri Danıştay'ın bozma kararına uydu, ve kararlarını değiştirdi; 1 mahkeme ise kararında ısrar etti, ve dava Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna gitti.


Kavramı ortaya atan YÖK yazılarında [62][63][64][65][66]" .... araştırma görevlilerinin bulundukları şehir dışında lisansüstü eğitim yapmaları halinde 2547 sayılı kanunun 35. maddesi uyarınca mecburi hizmet yüklenmek şartıyla kadrolarının tahsis edilmesi,anılan Kanunun 39. maddesi uyarınca yapılan görevlendirmeler ile veya idari izin verilerek eğitimlerini tamamlamalarına göz yumulmaması,göz yumanlar hakkında soruşturma açılması istenmiştir. ....Eğitimlerini bulundukları şehir dışında, anılan Kanun maddesi uygulanmadan, devam edenlere ilişkin şikayetlerin yoğunlasması üzerine Rektörlüklerimiz uyarıldığı halde,bunlara ilişkin tekliflerin vaktinde Başkanlığımıza gönderilmemesi sebebiyle bazı araştırma görevlilerinin herhangi bir mecburi hizmet yükümlülüğü almadan eğitimlerini tamamladıkları veyaanılan Kanun maddesi uygulanarak eğitimlerine devam etmeleri istenilen araştırma görevlilerinin mecburi hizmet yükümlülüğünden kaçmak için değisik mazeretlerle eğitim yapmaktan vazgeçtikleri bildirilmektedir. ....[Rektörlüklerimizce, öğretim görevlisi, okutman, uzman kadrosundaki öğretim elemanlarına bulundukları şehir dışındaki üniversitelerde lisansüstü eğitim yaptırılmaması],[Bulundukları şehir dışında lisansüstü eğitim yapan araştırma görevlilerine 2547 sayılı kanunun 35. maddesinin uygulanması],[Kadroya atandıkları tarihten önce lisansüstü eğitime başlayan araştırma görevlilerine atandıkları tarih itibariyle 2547 sayılı kanunun 35. maddesinin uygulanması],[Lisansüstü eğitimlerini anılan Kanun maddesi uygulanmadan yapanlar ve bunlara izin veren idareciler hakkında soruşturma açılması gerektiği] ...."deniliyordu. Bu ifadeler ağır hukuk (yerel ve uluslararası) ihlalleri içermektedir. Bu yazılar, "tasfiye" söz konusu olmadıkça ortaya çıkartılmadı, akademik personel alımı ilanlarında yer verilmedi, "bilgi edinme hakkı kanunu" kapsamında edinmek isteyenlerden bile gizlendi, aksi taktirde bu yazıları keyfi olarak uygulamak güçleşirdi. Yazıların uygulamasında çok daha ağır hukuk ihlalleri yapıldı. Ahmet T. Keşli (avukat, eski araştırma görevlisi, doktora öğrencisi, mağdur), "doktora öğrenimi görme suçu" kavramını, "araştırma görevlisi bağlamında" hukuk açısından detaylı olarak inceledi, yapılan hukuk ihlallerini ortaya koydu [67]; makale, Danıştay Dergisi'ne kabul edilmedi. Ahmet T. Keşli, kendisini "doktora öğrenimi görme suçu" işlemekle suçlayan hukuk (ticaret) profesörünü TCK kapsamındaki faaliyetleri nedeniyle yakalattı ve üniversiteden (Uludağ Üniversitesi) attırdı, dönemin rektörü (Mustafa Abbas Yurtkuran (Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) genel başkan yardımcısı)) ise Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) davası kapsamında gözaltına alındı ve tutuklandı (13.Nisan.2009), yargılanıyor [94][95][96], ilk kez dokunulabildi.Ahmet T. Keşli'nin çalışması [67], "öğretim görevlisi, okutman, uzman, vb" akademik personel bağlamındaki hukuk ihlallerini de büyük ölçüde ortaya koymaktadır. Hem kavramı ortaya koyan yazılardaki, hem bunların uygulamasındaki, bu bağlamdaki hukuk ihlalleri, "araştırma görevlisi bağlamı"na göre çok daha ağırdır."Doktora öğrenimi görme suçu" kavramını keyfi olarak uygulayan hiçbir YÖK ve üniversite yöneticisi hakkında ne idari ne adli hiçbir işlem yapılmadı.


Ramazan Aydın (rektör, ÇOMÜ)".... [[Rektörlüklerimizce, öğretim görevlisi, okutman, uzman kadrosundaki öğretim elemanlarına bulundukları şehir dışındaki üniversitelerde lisansüstü eğitim yaptırılmaması],[Bulundukları şehir dışında lisansüstü eğitim yapan araştırma görevlilerine 2547 sayılı kanunun 35. maddesinin uygulanması],[Kadroya atandıkları tarihten önce lisansüstü eğitime başlayan araştırma görevlilerine atandıkları tarih itibariyle 2547 sayılı kanunun 35. maddesinin uygulanması],[Lisansüstü eğitimlerini anılan Kanun maddesi uygulanmadan yapanlar ve bunlara izin veren idareciler hakkında soruşturma açılması]]gerektiği bildirilmesine rağmen bu kurallara uyulmadığı tespit edilmiştir.[.... bulundukları şehir dışındaki herhangi bir üniversitede lisansüstü eğitimlerinin ders aşamasında olan, ya dabelirtilen tarihten sonra kayıt yaptırarak ders aşamasında olanöğretim görevlisi, okutman, uzman kadrosundaki öğretim elemanlarınınlisansüstü eğitimlerinin hangi aşamada olduğuna bakılmaksızın,hemen öğrencilikle olan ilişkilerini kesmelerinin,tez aşamasında olanların ise araştırma görevlisi kadrosuna geçmelerinin sağlanması ve2547 sayılı kanunun 35. maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiği,kabul etmeyenler ve yasal konuma uyum sağlamayanlar, vebu konuma göz yuman yöneticilerhakkında soruşturma açılarak yasal işlem yapılması zorunluluğu bulunduğunun göz önünde bulundurulmasını];[Bugünden itibaren de yukarıdaki kurallara uymadanşehir dışındaki herhangi bir üniversitedenyasal statüye uymadan,yasal izin almaksızın,kaçak veya gizli ilişkilerin sürdürülmesi suretiyle alınmış lisansüstü diplomalarına dayanılarak intibak yapılmayacağını], ....[2547 sayılı yasanın 35.maddesi kapsamı dışında lisansüstü eğitim yapan öğretim elemanlarına,yasal şartlar dışında izin veren idarecilerhakkında soruşturma açılması gerektiğini];[Belirtilen konuların takibinden bizzat Fakülte Dekanları; Enstitü, Yüksekokul ve Meslek Yüksekokulu Müdürleri ile öğretim elemanlarının görevli olduğu birimlerin idarecilerinin sorumlu olduğunun bilinmesini]; .... "diyordu [68]. Ramazan Aydın, bu yazıdan sonra da bu yasakları hem halihazırdaki personele hem de işe yeni alınan personele alışageldiği şekilde keyfine göre uygulamaya devam etti(Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu kararlarıyla elde edilen 70+ ÇOMÜ akademik personeli hakkındaki belgeler çok fazla olmaları nedeniyle kaynaklar listesinde verilmeyecektir);bu yasakları uygulamadığı kişiler arasında2 müdür (meslek yüksek okulu)
(fotoğraf : Mustafa Aydın Başar)(1'i senato üyesiydi,

(fotoğraf : Ayşe Güler)ders aşamasındaydı, haftada 2-3 gün derslere (Anadolu Üniversitesi, Eskişehir) gidiyordu;diğeri Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'yü bitirmek üzereyken doktoradan atan Ankara Üniversitesi'nde doktora öğrencisiydi, yıllarca Ramazan Aydın'ın yazılı izinleriyle dersler gitmişti),yazılı izinlerle doktora öğrenimi için haftada 2-3 gün Bulgaristan'a giden 2 kişi(

(fotoğraf : Şakir Serbes)1 öğretim görevlisi,
1 araştırma görevlisi),İngiltere'ye (yüksek lisans için) giden 1 kişi(öğretim görevlisi;üstelik bu kişi ÇOMÜ adına 8 yıl İngiltere'de burslu gözükmüş, bursunu almış,yüksek lisansı bile tamamladan dönmüş,döner dönmez yardımcı doçent yapılmış,doktora diploması diye verdiği belge sahte çıkınca öğretim görevliliğine düşürülmüş,fakat hakkında hiçbir işlem yapılmamıştı;
(fotoğraf : Canan Atalay Aktuğ)İngiltere'de gözüktüğü sürede ise eşinin yardımcı doçent olduğu bölümden (resim, Hacettepe Üniversitesi) "sanatta yeterlik" diploması sahibi olmuş veYÖK tarafından doçent yapılmıştı),ve Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'yü "doktora öğrenimi görme suçu" işlemekle suçlayan ve doktoradan atılmasını isteyen Salih Zeki Tutkun'un (dekan) yeğeni (ablasının oğlu) vardı. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ, Ramazan Aydın'ın bu yasakları uygulamadığı 30+ (o tarihe dek tespit edebildiği) kişinin öğrenimlerine ilişkin bilgilerini listeleyerek"ÇOMÜ'de doktora yapmak herkese serbest, bir tek bana mı yasak ?"diye sordu [69]; Ramazan Aydın, kademe durdurma cezası verdi [71](kararı, kendine bağlı akademik personele "doktora öğrenimi görme suçu"nu rahatça işlemeleri için "yazılı izin" veren 10 dekan (Osman Demircan, Salih Zeki Tutkun, Kenan Kaynaş, Mustafa Apaydın, Eyüp Özdemir, Kazım Kaya, vd.) da imzaladı).ÇOMÜ avukatı, bu kişilere,"doktora öğrenimi görmeleri nedeniyle" Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'nün onlardan şikayetçi olduğunubildiren yazılar gönderdi [70](Tansu KÜÇÜKÖNCÜ, Hüsnü Baysal'ın kendisini "doktora öğrenimi görme suçu" işlemekle suçlayan yazısının 1 kopyasını ancak mahkemedeki dava dosyasından dava başladıktan 6 ay kadar sonra, mahkeme başkanının zorluk çıkararak verdiği izinle, ve piyasadakinin 50 katı fotokopi ücreti ödeyerek edinebilmişti); haklarında hiçbir işlem yapılmadı. Bu kişilerden bazıları, Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'ye ve ailesine fiziksel olarak saldırdı. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'nün dilekçesindeki isimler arasındaAslı Aksoy (araştırma görevlisi; Ramazan Aydın, doktorasını rahat yapması için yazılı izinler vermişti) veFatih Karagül (araştırma görevlisi) de vardı;her 2'si de doktorayı bitirdi. Fatih Karagül, yardımcı doçent ve dekan yardımcısı (Güzel Sanatlar Fakültesi) yapıldı. Ramazan Aydın, Aslı Aksoy hakkında "doktora öğrenimi görme suçu" işlediği gerekçesiyle soruşturma açtı; soruşturmacı Fatih Karagül idi.
(fotoğraf : Muammer Fatih Karagül)"Doktora öğrenimi görme suçu"nu rahatça işlemesi için her türlü kolaylık gösterilenlerden birisi deAybar Ertepınar'ın kızı Pınar Ertepınar Kaymakçı
(araştırma görevlisi, Muğla Üniversitesi ;
doktora öğrencisi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ;
eşi Nuretdin Kaymakçı da Orta Doğu Teknik Üniversitesi akademik personelidir,
Pınar Ertepınar Kaymakçı ile aynı bölümde)
idi.

(fotoğraf : Pınar Ertepınar Kaymakçı)
(fotoğraf : Pınar Ertepınar Kaymakçı)
(fotoğraf : Üstad-ı Azam Aybar Ertepınar)



Aybar Ertepınar, keyfi öyle istediği için bu gerekçeyle Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'yü bitirip diplomasını almak üzereyken doktoradan attırmış, ve 5 yıl öğrenim hakkını gaspedenlerden birisi olmuştu. 


Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'nün "doktora öğrenimi görme suçu" işlediği gerekçesiyle zorla öğretim görevliliğinden araştırma görevliliğine düşürülmesini iptal eden Bursa 2. İdare Mahkemesi E.2002-26 E.2003-5 sayılı kararda[[".... 1996 yılında Ankara Üniversitesi İstatistik Bölümünde başladığı doktora öğreniminde 1997 kışından bu yana tez aşamasında olduğu,Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Bilgisayar Bölümüne öğretim görevlisi alınacağına dair 4.12.1999 tarihli duyuru üzerine başvuran davacının, özgeçmişi, bilim mülakatındaki olumlu jüri raporu da dikkate alınarak 16.12.1999 tarihli 22 sayılı Yönetim Kurulu teklifi doğrultusunda 28.12.1999 tarihli işlem ile 4. dereceli öğretim görevlisi kadrosuna 1 yıl süre ile atandığı;davacının özgeçmişinde Ankara Üniversitesine doktora öğrencisi olduğunu belirttiği ve bunun öğretim görevlisi kadrosuna atanmasında engelleyici bir durum olarak görülmediği, 2001 yılı başında sözleşmesi 1 yıllığına yenilenen davacının ...."][".... davacının iddia ettiği gibi üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışıp başka üniversitelerde yükseklisans yapanlar olup olmadığını araştırmak üzere alınan ara kararımıza idare tarafından 'öğretim görevlisi kadrosunda olup doktora yapmak üzere Araştırma Görevlisi kadrosuna atanan davacı haricinde Öğretim Elemanı bulunmadığı' yolunda cevap verildiği,başka bir deyişle öğretim görevlisi olup başka illerdeki üniversitelerde yüksek lisans yapan olmadığının söylenmediği gibidavacının iddiasını doğrular nitelikte yanıt verildiği,dolayısıyla öğretim elemanlarına eşit davranılmadığı ...."][".... davacının doktora eğitimi nedeniyle görevini aksatıp aksatmadığı,aksatmış ise kanıtı bilgi ve belgelerin istenmesine dair 25.10.2002 günlü ara kararına cevaben gönderilen belgelerdendavacının bu nedenle izin talebinde bulunmadığı, tez aşamasında olması nedeniyle derslere devam etme durumunun olmadığı,görevini aksatmadığı,doktora yapmasının hiçbir şekilde görevini etkilemediği,2000 yılı sicilinin "çok iyi" olarak düzenlenmesine rağmen davacının tenzili rütbe niteliğindeki işlem ile araştırma görevlisi olarak atandığı anlaşılmıştır."]["Dava konusu olayda ise davacı,davalı üniversitede göreve başlamadan önce lisansüstü eğitimin ilk aşaması olan yüksek lisansı tamamladıktan sonra başladığıdoktoranın derslere girme kısmını tamamladığı ve tez aşamasında iken davalı idareye somut durumu beyan ederek 'öğretim görevlisi' olarak atandığı açık olup,davacının davalı üniversite adına değil,bireysel başvurusu üzerine doktoraya başladığı,bu nedenle görev yaptığı üniversiteden izin talebinde bulunmadığı,doktora nedeniyle görevini aksatmadığı,2547 sayılı Yasada öğretim görevlisinin başka üniversitelerde doktora yapamayacağına dair bir hüküm olmamasına rağmen,araştırma görevlilerinin yetiştirilmesi amacıyla araştırma görevlisi kadrosunda bulunanlar için uygulanması gereken 2547 sayılı yasanın 35. maddesinin davacıya uygulanması yolunda,öğretim görevlisi kadrosundan alınarak tenzili rütbe ile araştırma görevlisi olarak atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır."][“Bilimsel çalışmaların yürütüldüğü,bu çalışmaları yürütecek ve geliştirecek öğretim elemanı yetiştirmek amacıyla çeşitli imkanlar hazırlayan üniversitelerin,kendi çabalarıyla başlamış olduğu doktora eğitimini yürüten vebu eğitimin görevini olumsuz etkilemesine izin vermeyen öğretim görevlisi kadrosundaki öğretim elemanlarınaYasada aksine hüküm olmamasına rağmen maddi ve manevi açıdan olumsuz etkileyecek işlemler tesis etmesini yerinde kabul etmek imkanı bulunmamaktadır.”]]deniyordu. Danıştay (8. Daire) bu kararı bozdu, dava konusu anlatılırken, yukarıda altı çizili ve/veya koyultulmuş ifadelerin tamamı çıkartıldı, diğer kısımları ise değiştirildi; açıkça hile ve manipülasyon yapıldı. Ve dava kesinleşene dek (ve ilişkili davalarda)Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'den["doktora öğrenimi görme suçu" işlerken "suç üstü yakalandı"]şeklinde bahsedildi. Erdoğan Teziç (başkan, YÖK) ise, rektörlüklere gönderdiği bir yazısında (16.03.2007) [91]"ayrımcılık" yapıldığınıitiraf ediyor,"Üniversitenin bulunduğu il dışındaki bir başka üniversitede eğitim yapan öğretim elemanlarının eğitim-öğretimlerini engelleyici herhangi bir işlem yapılmamasını"söylüyor,[.... 2547 sayılı Kanunun 35. maddesi .... sadece araştırma görevlilerini kapsamakta olup ....] ....[Başkanlığımıza yapılan müracaatlardanÜniversitelerin farklı uygulamalar yaptığıbazı Rektörlüklerceyukarıda belirtilen gerekçeler ile öğretim elemanlarına 2547 sayılı Kanunun 35. maddesi uygulanmadan lisansüstü eğitim yapmalarına izin verilmezkenbazı Rektörlüklerimizce ise kısa süreli görevlendirmeler ile lisansüstü eğitimlerini tamamlattırdıkları anlaşılmıştır.][Üniversitenin bulunduğu il dışındaki bir başka üniversitede eğitim yapan öğretim elemanlarının eğitim-öğretimlerini engelleyici herhangi bir işlem yapılmamasıancak 2547 sayılı Kanunun 36. maddesinin (c) bendi"Devamlı statüde bulunan öğretim üyeleri ile aylıklı öğretim yardımcılarının en az Devlet memurları için kabul edilmiş olan haftalık çalışma süresi kadar bir süre eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, uygulama ve yönetim görevleriyle üniversite organlarınca verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdürler"hükmü uyarınca ilgilileri takip edilerek gereğinin buna göre yapılması ....]"diyordu; bu itirafın da, buna bağlı olarak Kocaeli Üniversitesi'nin"[2547 sayılı Kanunun 35. maddesi uygulanmadan üniversitenin bulunduğu il dışındaki bir başka üniversitede lisansüstü eğitimlerini sürdürmekte olan öğretim elamanlarının eğitim-öğretimlerini engelleyici herhangi bir işlem yapılmamasıancak 2547 sayılı Kanunun 36. maddesinin (c) bendi hükümleri çerçevesinde ilgililerin takip edilerek gereğinin yapılması ....][1) 2547 sayılı Kanunun 35. maddesi uygulanmadan il dışında bir başka üniversitede halen eğitimine devam edenler;] ....[b) Onaylı çalışma takvimine uygun olarak düzenlenen çalışma raporu gereğince öğretim görevlisi ve okutmanlar için zorunlu ders yükü karşılığında Kocaeli Üniversitesi birimlerinde ders planlanacak,][c) Bu kapsamda il dışında eğitim gören öğretim görevlileri ile okutmanların vermekle yükümlü oldukları dersler için üniversite dışından ek ders ücreti ile ders görevlendirmesi yapılmayacak,][d) Araştırma Görevlisi olanların haftada en az 2 (iki) gün kendi birimlerinde görevli olmaları sağlanacak,e) Bu kapsamda il dışında eğitim gören öğretim elemanlarının 2547 sayılı Kanunun 36. maddesinin (c) bendi gereğince, il dışında bulunduğu saatler dışında Kocaeli Üniversitesi'nde en az Devlet memurları için kabul edilmiş olan haftalık çalışma süresi kadar bir süre eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, uygulama ve yönetim görevleriyle üniversite organlarınca verilen diğer görevleri yapmakla yükümlü olacaklardır.][2) 35. madde uygulanmada eğitim yapılan programlar mevcut ise,bu programlarda yüksek lisans/doktora yapanların üniversitemize yatay geçişinin sağlanması için ilgili Kurul Kararları Rektörlüğe gönderilecektir.Ayrıca bu konumdaki öğretim elemanları için ortak doktora programı açılmasına ilişkin girişimde bulunulacaktır.][3) Meslek yüksekokullarının 35. madde kapsamında görevlendirme isteği uygun değerlendirilmemektedir.] ...."şeklindeki itirafının da Danıştay için"Kemal Gürüz'ün, Erdoğan Teziç'in, YÖK'ün vb.nin keyfinin yasaların üzerinde olması"ndanöte bir anlamı yoktu,"sıradan bir vatandaş bunlara karşı dava kazanamazdı, mahkeme kararlarına bunları zora sokacak, yasaları ihlal ettiklerini, suç işlediklerini anlatan ifadeler yazılamazdı".Aybar Ertepınar'ın (başkan yardımcısı, YÖK), keyfi öyle istediği için bitirmek üzereyken Tansu KÜÇÜKÖNCÜ'nün doktoradan atılmasını istediği [45] (26.03.2002) günlerde (01.05.2002)"[2547 Sayılı Kanunun 35. maddesi .... hükümlerinin uygulanmasında üniversitelerimizden gelen ve Başkanlığımızca belirlenen hususlar :][Anılan kanun maddesi uygulanmadan idari izinler ile eğitimini tamamlama aşamasına gelen araştırma görevlileri hakkında teklifler gönderildiği kısa bir süre sonra da eğitimlerini tamamladıkları bildirilerek kadro iadesi istendiği,] ....[Kadroları tahsis edilen araştırma görevlilerinin, izin verilmek suretiyle kendi üniversitelerine görevlendirme yapıldığı,derslere devam etmediği halde etmiş gibi gösterilerek tezlerinin tamamlattırıldığı ....][Başarısızlığı nedeniyle öğrenciliğiyle ilişiği kesilen araştırma görevlileri hakkında taahhütname ve kefaletname senedine göre işlem yapılacağından mecburi hizmetlerinden doğan borcun parasal karşılığının alınabilmesi için alacak kalemlerinde nelerin dikkate alınacağının bildirilmediği anlaşılmıştır.][Söz konusu araştırma görevlilerinin .... mağduriyetlerinin önlenmesi ....]" bunları itiraf etmesinin [92] de bir anlamı yoktu; İsmail Tosun'un (başkan yardımcısı, YÖK)"[.... Üniversitelerimizde halen hafta da iki yada üç gün izin verilerek veya 2547 sayılı Kanunun 39. maddesi uyarınca kısa süreli görevlendirmeler yapılarak lisansüstü eğitim yaptırıldığı başkanlığımıza ulaşan bilgilerden anlaşılmaktadır.] ....[.... aynı şehirde bulunan üniversiteler haricinde anılan Kanunun 35. maddesi dışında lisansüstü eğitim yaptırılmaması, yaptıranlar hakkında soruşturma açılacağı(Not : bugüne dek bu konuda hiçbir üniversite yöneticisi hakkında soruşturma açılmadı) ....]" bunları itiraf etmesinin de (29.07.1998) [63] bir anlamı yoktu;"kendilerinin devletin sahibi olduklarını iddia edenlerin"tarih boyunca ardı arkası kesilmeyen ülke genelindeki büyük operasyonlarından biri yapılıyordu, üstelik operasyonun mağdurları bu sefer çok şanslı sayılırdı, çünkü"yaşamalarına izin veriliyordu",sadece"öğrenim hakkı, çalışma hakkı, eşitlik hakkı, adil yargılanma hakkı, vd bazı insan hakları" gasp ediliyordu.İdare mahkemesi, bozma kararına uydu (mahkeme başkanı değişmişti). Tansu KÜÇÜKÖNCÜ, idare mahkemesi hakimlerinin reddedilmesini talep etti; bu talebi reddedildi ve ~1.000.000 TL para cezasına çarptırıldı. Dava 7 yıl sürdü, ve oy çokluğuyla (3-2) "doktora öğrenimi görme suçu" kavramı bir kez daha onaylandı.----------------------------------------------------------------
----------------------------------------------------------------
----------------------------------------------------------------